22 Mayıs 2012 Salı

PULMONER KAPAK HASTALIKLARI

Pulmoner kapak sağ ventrikül çıkışında yer alır. Kanın sağ ventrikülden pulmoner artere geçişini düzenler. Pulmoner kapak darlığı genellikle doğumsaldır. Erişkinlerde başka hastalıkların komplikasyonu olarak nadiren ortaya çıkar. Hafif darlık genellikle sorun yaratmazken orta dereceli ve ciddi vakalarda cerrahi tedavi gerekir.

Boyun toplardamarlarında belirginleşme siyanoz (morarma) pulmoner darlığın başlıca belirtileridir.

Pulmoner yetmezlik çok nadir görülen bir durumdur ve genellikle bir belirti oluşturmaz. Kronik akciğer hastalığı ya da akciğere ait damarlarda basıncın artmasına neden olan hastalıklara ikincil olarak pulmoner yetmezlik oluşabilir. Pulmoner hipertansiyonun kontrol altına alınması kapak yetmezliğini düzeltebilir.

Nadiren Tedavi gerektirecek derecede ciddi pulmoner yetmezlik saptanır. Pulmoner yetmezlik olan hastalarda enfektif endokardit oluşumu daha kolaydır. Bun nedenle dikkatli olunmalı diş tedavisi gibi basit cerrahi işlemlerden önce bile antibiyotik kullanılmalıdır.
TRIKUSPİT KAPAK HASTALIKLARI



Edinsel trikuspit hastalığı nadir görülen bir durumdur.Tricuspit kapak kanın sağ atriumdan (kulakçıktan) sağ ventriküle (karıncığa) geçişini kontrol eden üç yaprakçıklı bir kapaktır.

Trikuspit darlığı ve yetmezliğini oluşturan en sık neden romatizmal kalp hastalığıdır.





Trikuspit Darlığı

Çoğunlukla romatizmal sebeplerle oluşmakla birlikte bağ dokusu hastalıkları da nadir tricuspit darlığına yol açabilirler. Trikuspit darlığı belirtileri genellikle kırklı yaşlarda ortaya çıkar. En sık görülen belirtiler çabuk yorulma nefes darlığı ve periferal ödemdir. Hastaların yarıya yakınında atrial fibrilasyon denilen ritm bozukluğu vardır.Hastalığın çok ilerlemiş dönemlerinde karaciğerde büyüme ve asit (karında sıvı toplanması) görülebilir.




Trikuspit Yetmezliği

Tek başına trikuspit yetmezliği nadir görülen bir bozukluktur. Genellikle diğer kapak hastalıklarına eşlik eder. Romatizmal kalp hastalığı ve endokardit bu bozukluğun en sık nedenleridir. Trikusipt yetmezliği olan hastaların büyük kısmında atrial fibrilasyon vardır. Hastalık belirtileri geç ortaya çıkar. Boyun toplardamarlarında belirginleşme ve karaciğerde büyüme görülür. Nefes darlığı sık değildir.



Ameliyat Endikasyonları

Ciddi trikuspit veya pulmoner kapak yetmezliği ve sağ ventrikül yetmezliği varsa cerrahi olarak kapağın tamiri veya değiştirmesi gerekebilir. Hemodinamik olarak önemli pulmoner veya trikuspid kapak darlığı sınırlayıcı belirtilerle birlikteyse bazen kapağın değiştirilmesi veya tamiri ile tedavi edilebilir.



Cerrahi Tedavi

Trikuspit darlığını oluşturan neden kapakçıklar arasındaki yapışıklık ise bazen yalnızca bu yapışıklığı açmak sorunu çözebilir. Triküspit yetmezliğinde genişlemiş kapak halkasının bir ring (halka şeklinde greft materyali ) ile onarımı genişlemiş kapakçığın plikasyonu (üst üste dikilerek daraltma) uygulanabilir. Kapağın ileri derece dejenere olduğu durumlarda yapay bir kapak ile değiştirilmesi gerekir.
Mitral Kapak

Mitral Kapak kalbin sol tarafında atrium(kulakçık) ile ventrikül (karıncık) arasında kanın geçişini düzenleyen oluşumdur. Kalbin dinlenim süresi (diyastol) sırasında kanın sol atriumdan sol ventriküle geçişine olanak verecek biçimde açılırken, sistol sırasında kapanarak kanın geriye doğru kaçışına engel olur. Mitral kapak temel olarak 4 yapının birleşmesi ile oluşur.

1. Kapak yaprakçıklıkları (leaflet)

2. Kapak halkası (annulus)

3. Papiller kaslar (kapağın hareketini sağlayan kaslar)

4. Chordea tendinae (kasları yaprakçıklara bağlayan oluşumlar)





Mitral Stenoz ( Mitral Darlık)

Mitral darlık olan hastaların büyük kısmında neden kronik romatizmal hastalıktır. Romatizmal kapak lezyonu darlığa ya da yetmezliğe ya da her ikisine birden neden olabilir. Erken çocukluk döneminde saf yetmezlik daha ön planda iken, genç erişkinlerde darlık daha yaşlı erişkinlerde her ikisi birden daha sık görülür. Mitral darlıkta kanın sol atriumdan sol ventriküle geçişi önünde bir engel oluşmuştur.



Mitral Yetmezlik

Mitral darlığın aksine bir çok farklı nedenle ortaya çıkar.

a) Kapak halkasında genişleme Marfan sendromu, Ehler Danlos sendromu, ya da ventrikül dilatasyonuna bağlı olabilir
b) Romatizmal hastalığın sonucu kapakta kalınlaşma ve çekilme buna bağlı kapağın tam kapanamaması.
c) Romatizmal hastalığa bağlı kordalarda kısalma ya da dejeneratif hastalıklara bağlı kordalarda uzama nedeni ile kapakçıkların kapanmasında bozulma
d) İskemik nedenlerle akut myokard enfarktüsü sonrası papiller kaslarda kopma




Mitral Kapak Hastalıklarında Klinik Seyir ve Belirtiler

SA basıncının ve buna bağlı olarak geriye doğru pulmoner venöz basınç (akciğer toplardamar basıncı) ve pulmoner kapiller basınç (akciğer kılcaldamar basıncı) artması ile ortaya çıkan dispne (solunum güçlüğü) en belirgin semptomdur.hastanın egzersiz toleransı kısıtlanmıştır ve çabuk yorulur. Bu semptomların ortaya çıkması genellikle çok uzun süre alır. Ancak akut ortaya çıkan durumlarda hasta akciğer ödemi tablosu ile başvurabilir. Stenotik bir kapakta dinlemekle Mitral odakta açılma sesi güçlü 1.ses ve diastolik üfürüm duyulur. Posterior Anterior akciğer grafisinde genellikle genişlemiş bir sol atrium görülür. Ekokardiyografi en iyi bilgi veren preoperatif tetkiktir. Anjiografi ancak Eko’nun yeterli bilgi vermediği düşünülen hastalarda ve EKG sinde koroner arter hastalığı düşündürecek bulgular olan hastalarda gereklidir. 40 yaş üstü hastalarda EKG normal olsa da anjiografi gereklidir.

Operasyon Endikasyonları

Mitral stenozda hastalık seyri genellikle yavaştır. İlk belirtilerin görülmesi genellikle romatizmal ataktan 7-10 yıl sonradır. Asıl bulguların ortaya çıkması genellikle bir 10 yıl daha sürer. Ancak klinik seyir kişiden kişiye farklılık gösterir.

Tüm kapak hastalıklarının değerlendirilmesi ve tedavisinin belirlenmesinde efor kapasitesi önemlidir. Bu nedenle New York Kalp Birliğinin (NYHA) Fonksiyonel Sınıflaması kullanılır. Hastaların testlerle saptanan efor kapasiteleri MET denen (1 MET = 3,5 ml/kg/dk oksijen tüketimi sağlayan iş yüküdür) bir ölçüyle değerlendirilir.

NYHA Class 1: Herhangi bir yakınması olmayan ( 7 MET veya daha yüksek)
NYHA Class 2: Ağır aktivite ile şikayeti olanlar ( 5-6 MET )
NYHA Class 3: Günlük basit aktivite ile bile şikayeti olanlar ( 2-4 MET )
NYHA Class 4: Dinlenme durumunda bile şikayetleri vardır

Buna göre NYHA Class II (atrial fibrilasyon varsa)NYHA Class III veNYHA Class IV hastalar için operasyon endikasyonu vardır.

Atrial fibrilasyon (ritm bozukluğu) gelişmesi hastanın yalnızca semptomlarını şiddetlendirmekle kalmaz tromboemboli,( kalp içinde oluşan pıhtının atılarak organ damarları, kol ve bacak tıkaması) riskini arttırır.

Ekokardiografideki birtakım ölçütler de ameliyat kararı için kullanılır. (örneğin kapak alanı)



Mitral Yetmezlik

Mitral yetmezlikte klinik gidiş aşağı yukarı mitral stenoz ile aynıdır. Bununla beraber sessiz ilerleyen sol ventrikül bozukluğu, mitral yetmezliğinde semptomları uzun süre maskeler. Ameliyat endikasyonu için yine hastanın klinik durumu ve EKO bulguları birlikte değerlendirilir.



Cerrahi Tedavi

Kapalı kommisurotomi artık uygulanmayan cerrahi bir işlemdir. Ventrikül yolu ile kapağa ulaşıp yapışıklık nedeni ile daralmış kapak bujiler vasıtası ile genişletme esasına dayanır.



Onarıcı Cerrahi İşlemler

Tüm işlemler genellikle anstezi altında median sternotomi (göğüs kemiğinin açılması) kardiyopulmoner by-pass (dolaşımın kalp akciğer makinasına aktarılması) ve sol atriumun açılması ile gerçekleştirilir.

· Papiller kas yırtığının onarımı
· Elonge (uzamış) kordanın kısaltılması ya da kısa kordanın uzatılması işlemleri.
· Genişlemiş kapak halkasının teflon flexible bir halka desteği ile onarımı

Başlıca onarıcı prosedürlerdir. Ancak bazı durumlarda kapak onarım işlemleri patolojinin düzeltilmesi için yeterli değildir. Ve kapağın protez bir kapak ile değiştirilmesi gerekir. Yaygın olarak yüzeyi teflonla (PTFE) kaplı mekanik kapaklar kullanılmaktadır. Tedavinin başarısı cerrahi ekibin deneyim ve teknik donanımı yanı sıra hastanın preoperatif durumu, birlikte başka bir patoloji olup olmadığı ve protezin uygunluğuna bağlıdır.Protez bir kapak üzerinde pıhtı olmaması için bu hastaların ömür boyunca antikoagülan (pıhtılaşmayı engelleyici) ilaç kullanmaları gereklidir.
AORT KAPAK HASTALIKLARI
Aort kapağı kalbin sol ventrikül çıkışındadır. Kanın kalpten en büyük atardamar olan aorta geçişini kontrol eder.
Aort Stenozu (Aort Darlığı)
Aort stenozu en sık olarak akut romatizmal ateşin sekeli olarak görülür. Konjenital (doğumsal) veya dejeneratif nedenler de aort stenozuna neden olabilir.
En sık rastlanılan konjenital neden, aort kapağının (tricuspit) 3 parçalı olması gerekirken bicuspit (2 parçalı) olması durumudur. Kanı vücuda pompalayan sol ventrikül kas kitlesini arttırarak (hipertrofi) önündeki engeli aşmaya çalışır. Zaman içinde kompansatuar mekanizma yetersiz kalır ve kalp yetmezliği ortaya çıkar. Hastalar genellikle uzun süre belirti vermeden yaşarlar. Kapak alanı normalde 2.5-3.5cm2 dir ve bu alan 1 cm2 nin altına düşerse belirtiler ortaya çıkar.
Aort stenozunun klasik belirtileri: konjestif kalp yetmezliği (nefes darlığı, çabuk yorulma, periferik ödem) göğüs ağrısı ve senkoptur(bayılma). Bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra hastalığı gidişi kötüleşir. Tanısı için ekokardiografi yeterli olsa da operasyon öncesi değerlendirmek için kalp kateterizasyonu yapılmalıdır.
Ameliyat endikasyonu için asemptomatik hastalarda ekokardiografide,
Kapak alanının 0.7 cm den az olması ya da
Hastanın konjestif kalp yetmezliği, anjina (göğüs ağrısı) ve senkoplarının olması yeterlidir.
Sol ventrikül ile aort arasındaki ortalama sistolik basınç farkının 50mmHg üzerinde olması da ameliyat endikasyonudur.
Aort Kapak Yetmezliği
Aort yetmezliğinin en sık sebebi akut romatizmal ateş hasarıdır. Bunun yanı sıra kapağı tutan konnektif (bağ) dokusu hastalıkları ve travmalarda kapak yetmezliği oluşturabilirler. Aort yetmezliğinde aortaya pompalanan kanın bir miktarının sol ventriküle geri dönmesi ve buna bağlı olarak ventrikül iş yükünün artmasıdır. Aynen stenozda olduğu gibi bu durum bir süre kas kitlesinin hipertrofisi ile tolere edilir. Ancak sonunda ventrikül fonksiyonları bozulur. Semptomların ortaya çıkması uzun yıllar alır. En erken belirti sol ventrikül fonksiyon bozukluğuna bağlı nefes darlığıdır. Zamanla konjestif kalp yetmezliği ve anjina ( göğüs ağrısı) ortaya çıkar.
Normal sol ventrikül fonksiyonlarına sahip asemptomatik hastalara medikal tedavi verilip izlenmelidir. Asemptomatik hastalarda Ekokardiografide sol ventrikül fonksiyonlarında bozulma varsa ( sol ventrikül end sistolik çapı 55mm fazla ise FS ve EF de düşme varsa) hasta kateterizasyon için yönlendirilmeli, kateterizasyonda ciddi aort yetmeliği ve sol ventrikül fonksiyon bozukluğu saptanırsa opere edilmelidirler.
Ciddi Aort yetmezliğ ve konjestif kalp yetmezliğ olan hastalar mümkün olan en kısa sürede ameliyat edilmelidir.
Cerrahi Tedavi
Cerrahi tedavi, kalp kapağının uygun ölçü ve yapıda protez kapak ile değiştirilmesidir. Bazı durumlarda kapaktaki yetmezlikle birlikte aortta (kalpten çıkan ana atardamar) da genişleme vardır. Bu durumda kapakla birlikte aortanın da greft olarak adlandırılan tüp şeklinde yapay bir materyal ile değiştirilmesi gerekebilir.
Kalp Kapak Hastalıkları

Doğuştan (konjenital) ya da sonradan kazanılmış (edinsel) olarak iki grupta toplanabilirler. Doğumsal kapak hastalıkları doğumsal kalp hastalıkları bölümünde anlatılmıştır. Bu bölümde edinsel hastalıklar anlatılmaktadır. Edinsel kalp hastalıklarının en sık nedenleri

1- Akut romatizmal ateş kalp tutulumu
2- Dejeneratif Bozukluk
3- Kapakta kalsifikasyon
4- İskemik nedenlerle kapağı destekleyen yapılarda etiklenme ve kapak fonksiyonlarında bozulma.

Mitral Kapak Hastalıkları

Aort Kapak Hastalıkları

Trikuspit Kapak Hastalıkları

Pulmoner Kapak Hastalıkları



18 Mayıs 2012 Cuma

Tüm vücudumuzda olduğu gibi, bacaklarımızdaki dolaşım sistemi de kalpten pompalanan kanımızı dokulara taşıyan atar damarlar toplardamarlar ve lenf damarlarından oluşur.
Bu sistemin herhangi bir noktasındaki bozukluk dolaşımın aksamasına, dokuların yeterince oksijenlenememesine ve buna ikincil oluşan çeşitli sorunlara yol açar.

1- Atardamar Tıkanıklıkları

2- Toplardamar Tıkanıklıkları

Varis ve Tedavisi










Varis Deyip Geçmeyin

Varis, en basit tanımı ile vücuttaki toplardamarların çapının artması, genişlemesi ve damar duvar yapısının bozulması olarak tanımlanabilir. Mısır papirüslerinde (MÖ:1550) ve Hippocrates'ten günümüze kalan belgelerde (MÖ:5.yy) varisden söz edilir. Venöz yetmezlik ve varisler modern toplumlarda kadınların yaklaşık % 25 inde, erkeklerin %15 inde problem oluşturmaktadır. Problemler basit telenjektazilerden,(kılcal damar varisleri) bacak yaralarına kadar geniş bir yelpazede görülebilir.

Toplardamarların temel görevi, kanın oksijenlenmesi ve dolaşıma yeniden katılması için kalbe taşınmasıdır. Bacaklardaki kan, toplardamarlar içindeki kapakçıkların yardımıyla kalbe doğru itilir. Bu kapakçıkların çalışması bozulduğunda, kan yukarıya taşınamaz, damar içinde birikerek varis görüntüsünü oluşturur. Bacaklarda şişlik, ağrı, yorgunluk, gece krampları ve karıncalanma olur. Bayanlarda adetler sırasında bu ağrı ve şişlik artar. Ciddi varisli toplardamarlar bacakların cildinde dolaşım bozukluğu ile cildin beslenmesini bozar, egzema türü şikayetlere yol açarken, bazen de yaraların açılmasına ve iltihaplanmalara neden olabilir.





Varisiniz varsa nelere dikkat etmelisiniz?

Hareketsiz kalmayın: Uzun süre aralıksız ve hareketsiz ayakta durmayın veya oturmayın. Mesleği gereği uzun süre hareketsiz olarak ayakta duran insanlarda varis oluşması neredeyse kaçınılmazdır, örneğin tezgahtarlar, öğretmenler, doktorlar bu gruba girerler. İşiniz uzun süre ayakta kalmanızı gerektiriyorsa, varisten koruyucu çoraplar giyebilirsiniz. 'Uzun süre bacak bacak üzerine atmayın.



Yüksek topuklu ayakkabı giymeyin. Yüksek topuklu ayakkabılar, baldır kaslarından çok kalça kaslarını kullanmanıza neden olur. Bu durum varisler için uygun zemin hazırlar. Kısa topuklu spor ayakkabılar baldır kaslarını çalıştırarak dolaşımı kolaylaştırır ve varisleri önler.
Çok dar giysiler giymeyin: Kan dolaşımınızı bozabilecek olan aşırı dar giysiler varis oluşumunu arttırabilirler
Aşırı güneşlenmeyin: Aşın güneş ve sıcak uygulaması damarları genişletir. Bu durum varislerin artışına neden olabilir.
Düzenli ayak ve bacak jimnastiği yapın. Düzenli yürüyüş veya egzersiz kan dolaşımını düzene sokar. Böylece varisleşmeyi veya mevcut varislerin ilerlemesini önler.
Ayaklarınızı yukarı kaldırın: Mümkünse günde en az 3-4 defa olmak üzere, 5-10 dakika süre ile ayaklannızı kalbinizin seviyesine kadar kaldırıp dinlenin. Fırsat buldukça bacaklarınızı yukarı kaldırın, yatarken mümkünse bacağınızın altına yastık koyun.
Fazla kilolardan kaçının.Fazla kilolu insanlarda varis daha sık görülür. Vücut ağırlığının artması; kanın bacaklardan yukarıya doğru hareketini güçleştirir. 'Dolaşım aksayınca toplardamarlar bozulur ve varisleşmeye başlar.
Baharatlardan uzak durun: Alkol ve fazla baharat tüketilmesi damarları genişletir.
Soğuk su masajı yapın: Sıcak su damarların genişlemesine ve sorunların artmasına neden olur. Bacaklarınıza her gün ılık-soğuk basınçlı suyu ayağınızdan yukarı doğru yavaşça çıkararak uygulayın.
Doktorunuzun verdiği ilaç ve/veya varis çorabını kullanın.

Aile Hikayesi: Anneniz, babanız ya da yakın akrabalarınızda varis varsa, sizin daha da dikkatli olmanız gerekir.
Hamilelik: Hamileliğin son 3 ayında çok sık varis görülür. Hamilelikte hormon düzeylerinin yükselmesi kan miktarındaki artış nedeni ile toplardamarlar genişlemektedir. İlave olarak da genişlemiş olan rahimin toplardamarlara baskı uygulaması da toplardamar varislerine neden olabilmektedir. Hamileliğe bağlı olarak gelişen varisler doğumdan en az 3 ay içerisinde kendiliğinden iyileşebildikleri gibi düzelmeyebilir.
En sık sorulan soru,varisler için tedavinin gerekli olup olmadığı ve hangi tedavinin en iyisi olduğudur?
Kozmetik olarak hastayı rahatsız eden ağrı ve başka semptomlar oluşturan varisler tedavi edilmelidir.

İki türlü tedavi yöntemi vardır.
I- Konservatif yöntemler basınçlı çoraplar. Venöz tonusu artırıcı ilaçların verilmesi, ağrının ortadan kaldırılması.
2- Düzeltici yöntemler : Skleroterapi, cerrahi yöntem, ışık-ısı ya da laser veya radyofrekans kaynakları uygulanarak yapılan düzeltici yöntemler.
Ancak sizin için en uygun tedaviyi mutlaka doktorunuza danışmanız gerekiyor.

Skleroterapi
Skleroterapide doktorunuz bozukluk olan veninize kimyasal bir ilaç injekte eder. Damar içten dışa doğru etki ederek damar duvarının birbirine yapışarak kapanmasına neden olur. Venleriniz artık kanla dolmaz. Normalde bu venler vasıtası ile kalbe dönen kan diğer venler ile kalbe döner. Vücut zamanla tedavi edilmiş bu venleri yok eder.
Ven stripping (sıyırma)

Klasik ama etkili varis tedavisidir. Doktorunuz öncelikle kasık bölgesinde küçük bir kesi yapar. Daha sonra doktorunuz bacağınızdaki yüzeyel venin safen venle tüm bağlantılarını keser ve ağızlarını bağlar. Ardından bu damarı çekerek tamamen çıkarır ya da bağladıktan sonra varis paketlerinin minik kesilerle temizler. Ameliyattan sonra hastanede bir-iki gün yattıktan sonra bacak bandajları ile evlerine gönderilir. 2 İla 3 hafta İçerisinde de normal yaşamlarına dönebilirler

Lazerle Varis Tedavisi

Harici Lazer Tedavisi:

Nd-YAG ya da benzeri bir lazerle ince damarsal lezyonlara ve 3-4mm lik varislere dışarıdan lazer uygulayarak yapılan bi tedavidir

Damariçi Lazer Tedavisi: (Endovenöz Lazer Tedavisi)

Endovenöz lazer son 5 yıldır geniş klinik deneyimlerle güvenirliğini kanıtlamış bir tekniktir. Hastanın ameliyat sonrası dönemde çok daha çabuk toparlanmasını sağlaması, çok daha az kesi gerektirmesi ve genel anestezi gerektirmemesi gibi nedenlerle Endovenöz Lazer Tedavisi hızlı bir şekilde varis tedavisinde altın standart haline gelmektedir. Endovenöz Lazer Tedavisinde çok yoğun ışın demeti olan lazer enerjisi kullanır. Çok hassas olarak sadece hedeflenen dokuya ışık enerjisini sunan lazerler, çevre dokuyu etkilemez. Lazerlerin yıllardır göz ameliyatından dermatolojiye kadar her türlü tıbbi işlemde kullanımı,güvenirliğini ve etkinliği kanıtlamasını sağlamıştır. Yetenekli bir doktorun elinde, lazerler klasik cerrahiye göre komplikasyonlar açısından çok daha az risklidir.
Damariçi lazerle varis tedavisi çok az ya da hiç yan etkisi olmadan, hastaneden kalmadan, çok az ya da hiç yara izi brakmadan kötü görünümlü varislerinizi ortadan kaldırabileceğiniz bir yöntemdir. Bir saatden daha az bir sürede şiş, kıvrımlı varislerinizden kurtulabilir ve hemen günlük aktivitelerinize dönebilirsiniz. Tedavi güvenli, hızlı ve etkilidir. Bu tedavi ile bacaklarınız tekrar eski görünümüne kavuşacaktır.

Bu teknikte, ayak bileği ya da dize yakın bölgede lokal anestezi sonrası büyük toplardamar üzerine, küçük bir cilt kesisi açılarak lazer kateteri yerleştirilir. Ultrason ile kateterin yeri kontrol edilir. Bozuk damarın olduğu bölgede lazer ile damar yakılır. Damar, lazere cevap olarak kapanır. Kapanan bu damar tüm vücudun kan akımının ancak yüzde beşini taşıyan yüzeyel damarlardır. Kan otomatik olarak diğer sağlıklı damarlara yönlenir.

Hastanın 2-7 gün varis çorabı kullanması önerilir. Oysa klasik ameliyatlarda hasta 3 hafta çorap kullanması gerekir. Klasik ameliyata göre morluk çok daha azdır. Hemen işlem sonrası hastanın yürümesi tavsiye edilir. Normal günlük işlerine devam edilebilir; sadece spor egzersiz gibi ağır faaliyetleri önlemek gerekir. Bölgede küçük ağrı ve morarma olabilir. Uygulama sonrası herhangi bir rahatsızlık,olursa reçetesiz bile bulunabilecek aspirin içermeyen ağrı kesiciler ile kolayca tedavi edilebilir.

Lazerle varis tedavisini özetleyecek olursak,

Tedavi bir saat daha az sürer
Doktor muayenehanesinde yapılabilir.
%98 başarı oranı vardır.
Problemler hızla düzelir.
Normal aktiviteye az veya hiç ağrı olmadan hemen döner.
Genel anestezi ya da hastane gerekmez.
Yara izi çok azdır veya hiç kalmaz.
Varis tedavisi için size hangi düzeltici yöntem uygulanabilir?


· İnce ipliksi görünüm varsa harici lazer kaynaklarından yararlanılarak yapılan tedavi yöntemi
· Sadece varisler varsa ultrason yardımlı skleroterapi yöntemi, küçük ve orta büyüklükteki varislerde uygulanır. Belli aralıklarla 2-4 seans yapılır. Varislerin içerisine ilaç verilerek varisler ortadan kaldırılır.
· Uzun safen veninde ileri derecede yetmezlik varsa
Hastaya klasik cerrahi tedavi veya Endovenöz Lazer uygulanabilir.
Toplar Damar (ven) Hastalıkları

Kronik venöz yetmezlik Nedir? :Atardamarlar (Arterler) oksijenden zengin olan kanı kalpten vücudun diğer bölgelerine taşırken Toplardamarlar (venler) oksijeni azalmış kanı kalbe geri taşırlar. Bacak venleriniz kanı kalbe yeterince taşıyamaz ise, Kronik Venöz Yetmezliğiniz vardır. Kronik venöz yetmezlik bazen, kronik venöz hastalık olarak da adlandırılır(KVH).


Üç çeşit veniniz vardır, yüzeysel venler, deriye yakın uzanır ve kas grupları arasında yerleşmiş olan derin venler, vena cava adındaki direkt olarak kalbe giden vücudun en büyük bir venine bağlanır. Perforan venler, yüzeysel venleri derin venlere bağlar.
Bacak damarlarınızdaki venler, kanı yerçekimine karşı kalbe taşımak zorundadır. Bacak kaslarınız derin venleri sıkıştırarak kanın kalbe dönmesine yardımcı olur. Venlerinizdeki tek yönde çalışan kapaklar kanın doğru yönde gitmesini sağlar. Bacak kaslarınız gevşediğinde, venlerdeki kapakçıklar kapanır. Bu kanın geri kaçmasını engeller. Kanın kalbe geri gitmesini sağlayan tüm bu işlemler venöz pompa olarak adlandırılır.
Yürüdüğünüzde ve bacak kasları kasıldığında venöz pompa iyi çalışır. Fakat özellikle uzun zaman oturduğunuzda veya ayakta durduğunuzda, bacak venlerinizdeki kan birikebilir ve bu bölgede kan basıncı artar. Derin venler ve perforan venler genellikle artmış basınca kısa süre için karşı koyabilir. Bununla birlikte uzun süre oturulduğunda ya da ayakta durulduğunda damar duvarları esnek olduğu için genişleyebilir. Bu zamanla, yatkın kişilerde, damar duvarlarının zayıflamasına ve ven kapakçıklarının zarar görmesine ve kronik venöz yetmezliğe neden olur.






Belirtileri Nelerdir?

Eğer kronik venöz yetmezlik varsa, ayak bileğiniz şişebilir ve baldırlarınızda sertlik hissedebilirsiniz. Bacaklarınızda ağrı, yorgunluk huzursuzluk hissedebilirsiniz. Yürürken veya durduktan hemen sonra bacak ağrısı hissedebilirsiniz.
Kronik venöz yetmezlik varislerle birlikte olabilir. Varisler deri üzerinden de görebileceğiniz şişmiş venlerdir. Sıklıkla mavi kabarık ve kıvrık görünümdedir. Büyük varisler döküntü kızarıklık hassasiyet gibi deri değişikliklerine sebep olabilir. Venlerde biriken kanın basıncına bağlı bacakta şişme görülebilir.

Lenfatik sisteminiz kronik venöz yetmezlik i tolere edebilmek için daha fazla lenf denen sıvı üretebilir. Bacak dokularınız bu sıvının bir kısmını emer böylece bacağın şişmesi daha da kolaylaşabilir.

Kronik venöz yetmezlik Nedenleri?

Ailede varis hikayesi, aşırı kilo, gebelik, egzersiz yapmama, sigara içme, uzun süre oturma ya da ayakta kalma kronik venöz yetmezlik riskini arttıran faktörlerdir. Kronik venöz yetmezlik herkeste görülebilirse de , yaşınız ve cinsiyetiniz kronik venöz yetmezlik gelişimini kolaylaştıran bir faktör olabilir; 50 yaşından büyük kadınlarda kronik venöz yetmezlik daha sık görülür. Bacak venleriniz içindeki kan basıncı uzun dönem normalden yüksek kalırsa kronik venöz yetmezlik gelişecektir. Kronik venöz yetmezlik nedenlerinden olan Derin Ven Trombozu (DVT) ve Flebit gibi hastalıkların her ikisinde de venöz damarlardaki yükselmiş basıncın nedeni venler içindeki serbest akımın engellenmesidir.
Derin ven trombozu (DVT) sıklıkla uzun süreli yatak istirahatı sonrası ortaya çıkar.
Bunun dışında DVT oluşturabilecek nedenleri şöyle sıralayabiliriz.
Büyük ameliyatlar sonrası
Travma(yaralanmalar özellikle bacak ve kalça kırığı)
Uzun süreli yolculuklar
Damar içine takılı cihazların varlığı
Kan pıhtılaşma hastalıkları
Kanser ve kanser tedavisi

Gebelik dönemi (hormonal değişikliklere bağlı)
Östrojen içeren doğum kontrol hapı gibi ilaçların kullanılması
DVT derin veya perforan venlerde trombus denen bir kan pıhtısının kan akımını bloke etmesi ile oluşur. Bloke olmuş veni geçmeye çalışan kanın sebep olduğu venöz kan basıncı artışı, kapakçıklara fazla yük binmesine sebep olur. Düzgün çalışamayan ven kapakçıkları incompetent olarak adlandırılır. Genişledikleri için etkili olarak çalışamaz, ve bu yetersiz kapaklar kronik venöz yetmezliğin oluşumuna katkıda bulunur. Derin ven trombozunda oluşan pıhtı damar içerisinde kan akımını engeller. Ayrıca bu pıhtı olduğu yerden kopup kan akımına karışarak başka organ damarlarında tıkanıklık oluşturabilir. En çok tutulan yer akciğer atardamarıdır ve akciğer enfarktüsü oluşabilir. Bu nedenle Derin ven trombozu acil tıbbi müdahale gerektiren çok ciddi bir durumdur.
Bacakta yürümekle ortaya çıkan ağrı, ani oluşan şiddetli ağrı, renk değişikliği diğer tarafa göre çap, ısı ve renk farkı, ayak parmaklarında iyileşmeyen yaralar gibi belirtiler görüldüğünde damar tıkanıklığı yönünde hasta tetkik edilmeli ve tedavisi planlanmalıdır. Akut DVT tedavisinde genellikle pıhtı çözücü ve stabilize edici ilaçlar ve bacaklara basınç uygulayan çoraplar kullanılır.
Plebit yüzeysel venin şişmesi ve inflamasyonu ile görülür. Bu inflamasyon kan pıhtısı oluşumuna dolayısı ile DVT gelişmesine neden olabilir.
Hangi testler yapılmalıdır?

Öncelikle şu anki genel sağlık durumunuz eski hastalıklarınız ve semptomlarınız ile ilgili olarak doktorunuzla konuşmalısınız. Daha sonra, doktorunuz bir fizik muayene yapacaktır. Doktorunuz bacağınızdaki kan basıncını, bacak çevresini ölçebilir. varislerinizi kontrol edebilir. kronik venöz yetmezlik teşhisini doğrulamak için duplex ultrason veya venogram isteyebilir.

Doppler ultrason ağrısız bir uygulamadır insanın duyamayacağı ses dalgaları kullanılır. Doppler ultrason doktorunuzun kan akım hızını ve venlerin yapısını görmesini sağlar.

Venogram doktorunuzun venlerin anatomisini görmesini sağlayan bir röntgen tekniğidir. Bu test sırasında, doktorunuz iğne ile damarlarınızın filmde görülmesini sağlayacak kontrast bir boya verir,

Kronik venöz yetmezlik tedavisi?

Kronik venöz yetmezlik ciddi bir sağlık riski olarak kabul edilmez. Doktorunuz daha çok ağrı ve diğer hasta şikayetlerine odaklanır.

Medikal Tedavi

Tekrarlayıcı tromboz riski varsa yaşam boyu pıhtılaşmayı engelleyici ilaç tedavisi gereklidir. Venöz tonusu sağlayan ve ödemi azaltan ilaçların uygulanması belirtilerde düzelme sağlamakla birlikte altta yatan nedeni düzeltmez. Hafif kronik venöz yetmezlik durumlarında, doktorunuz kompresyon bandaj önerebilir. Kompresyon çorabı ve elastik bandajlarla venin sıkıştırılması ve kanın geri kaçmasını önlemek için yapılır. Bu şekilde, kompresyon çorabı sıklıkla deri hassasiyetinin de düzelmesini de sağlar ve kötüleşmesini engeller. Hayatınızın geri kalan döneminde her gün kompresyon çorapları giymeniz gerekebilir.

Venlerdeki basıncı azaltmak için zaman zaman bacaklarınızı kaldırarak ve uzun süre hareketsiz ayakta kalmayarak bacak şişmesini ve diğer belirtileri önleyebilirsiniz. Uzun süre ayakta kalmak zorunda olduğunuzda bacak kaslarınızı ara sıra kasarak kan akımının devamını sağlamalısınız. Aynı zamanda ideal vücut kilonuzu koruyarak ya da fazla kilonuz varsa onları vererek kronik venöz yetmezlik belirtilerin düzelmesini sağlayabilirsiniz.

Daha ciddi kronik venöz yetmezlik vakaları cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. kronik venöz yetmezlik olan insanların %10 dan daha azında problemleri çözmek için cerrahiye gerek duyulur.

Cerrahi Tedavi

Daha büyük problemlerde, cerrahınız üst uyluk bölgesinde ortaya çıkan kronik venöz yetmezliği tedavi etmek için bypass operasyonu uygulayabilir . Örneğin, cerrahınız graft denen başka yerden çıkarılmış veya yapay bir damarı kullanarak kronik venöz yetmezlik tarafından etkilenmiş damara kan akımına yardımcı olmak için bağlayabilir. Bir çok cerrah ufak bir kesi ile bunu yapabilir. Ufak bir DVT riski ve kesi yerinden enfeksiyon riski olsa da genellikle bacak damarlarında yapılan bu bypass operasyonu güvenlidir. Yine de doktorunuz bu işlemi yalnızca çok ciddi durumlarda önerecektir.

Bazı durumlarda cerrah toplardamar içindeki kapakçıkların tamirini gerekli görebilir.Kapak tamirinde, cerrahınız kapak fonksiyonlarını düzeltmek için ven içindeki kapakları kısaltabilir. Cildinizde ufak bir kesi yaptıktan sonra cerrahınız etkilenen damara kesi yapar. Cerrahınız daha sonra kapakları kıvırır. Etkilenmiş damarın çevresine damar duvarına destekleyen bir manşon yerleştirebilir böylece kapak fonksiyonlarının devamı sağlayabilir.

Kalp Damar Cerrahınız, durumunuza göre sizin en uygun tedaviyi seçmenize yardımcı olacaktır.
Atardamar Tıkanıklıkları

Akut (ani gelişen) ya da kronik arter tıkanıklıkları şeklinde sınıflandırılabilir.

Akut damar tıkanıklığı
En sık sebebi, bozuk kalp kapakçıkları üzerinde oluşan pıhtıların kopup belli bölgedeki damarı tıkamasıdır. Bu durumda tıkanan damarın olduğu bölgenin aşağısında dolaşım bozulur. Saatler içerisinde çok şiddetli ağrı, ayakta bacakta soğuma, renk değişikliği (morarma) ortaya çıkar. Bu durum ilk 4-6 acil cerrahi müdahale gerektirir. Ameliyatla damar içindeki pıhtı özel bir kateter yardımıyla temizlenir. Bu müdahalede gecikilirse dokularda geri dönüşümsüz hasar ortaya çıkabilir. Ameliyat sonrasında damar tıkanıklığı oluşturan nedene yönelik araştırma yapılır ve hastanın tedavisi buna göre sürdürülür.




Kronik Tıkanıklıklar

Halk arasında damar sertliği olarak bilinen atereskleroz kronik ( yavaş gelişen) damar tıkanıklıklarının en önemli nedenidir. Ateresklerozun nedenleri arsında yüksek serum kolesterol düzeyleri, hipertansiyon, diyabet, sigara kullanımı, genetik faktörler sayılabilir. Ateroskleroz sonucunda damar duvarında bir plak oluşur. Ve zamanla büyüyerek kan akımını engellemeye başlar. Kan akımındaki engellenme derecesine göre klinik belirtiler farklılık gösterir.
Hafif tıkanıklıkta uzun zaman yürüme sonrası bacakta ağrı, uyuşukluk, güçsüzlük gibi belirtiler oluşur. Tıkanıklık derecesi arttıkça daha az mesafelerde yürümekle ağrı oluşur.
Hastalığın ileri aşamalarında dinlenirken ağrı ortaya çıkar. Beslenemeyen ve kanlanması bozulmuş dokularda yaralar oluşmaya başlar.
Erken dönemde başvuran hastalarda, atereskleroz kontrol altına alacak ve periferik dolaşımı destekleyecek ilaç tedavileri verilirken hastalığın ileri aşamaları cerrahi tedavi gerektirir. Genellikle uygulanan ameliyatlar tıkalı damarın aşağısındaki bölgeye kanın taşınmasını sağlayacak yapay damar greftleri yerleştirilmesi şeklindeki by-pass ameliyatlarıdır.


Burger Hastalığı

Kronik atar damar tıkanıklarının bir başka yaygın formu Buerger hastalığıdır. Sıklıkla sigara içicisi genç erkek hastalarda bacaklardaki küçük atar damarları ve çoğunlukla birlikte küçük toplardamar ve sinir kılıflarını da tutan bir hastalıktır. Yürümekle bacak ağrısı, bacakta soğukluk soğuk duyarlılığı, tekrarlayan yüzeysel damar iltihabı atakları gibi belirtileri vardır. İlerleyen dönemlerde dinlenip durumunda ciddi ağrı, ülser diye adlandırılan yara oluşumları ve gangren sıklıkla görülür. Erken dönemde sigaranın bırakılması ile hastalığın şiddetlenmesi büyük ölçüde engellenebilir. Ancak sıklıkla cerrahi müdahale gerektirir.

Raynaud (Reyno) Hastalığı

Raynaud hastalığı, el ve ayak parmakları, burun ve kulaklardaki damarları etkileyen bir hastalıktır. Sözü edilen bölgelerdeki damarlarda ani daralmayla ortaya çıkan ataklarla seyreder. Tek başına bir hastalık olabileceği gibi, başka hastalıklara da eşlik edebilir, bu durumda “Raynaud sendromu” olarak adlandırılır. Raynoud sendromu en sık bağ doku hastalıkları ile birlikte oluşur. Bu hastalıklar, damar duvarında kalınlaşmaya yol açarak damarların çok çabuk büzülmesine neden olurlar. Atardamar bozuklukları, bazı tansiyon ve migren ilaçları Raynaud sendromuna yol açabilir.

Toplumda görülme sıklığı %5-10 arasındadır ve en çok 15-40 yaş arası kadınlarda ortaya çıkar. Soğuk iklimli yerlerde görülme sıklığı artar. Hastalarda ataklar çoğunlukla soğuğa maruz kalmakla bazen de stresle ortaya çıkar. Genellikle el ve ayak parmakları etkilenir. Ancak bazen burun, dudaklar ve kulaklarda da belirtiler oluşur.

Normalde soğukla karşılaşıldığında, vücut, ısısını koruyabilmek için ısı kaybını azaltmaya çalışır. Bunun için yüzeydeki damarlar büzülür. Raynaud hastalığı olanlarda bu yanıt çok ani ve şiddetlidir. Ve sonuç olarak vücudun uç noktaları olan el ve ayaklara kan akışı ciddi biçimde azalır.

Atak başladığında el ve ayak parmaklarında önce beyazlaşma ardından morarma ve kızarıklık oluşur. Ancak tüm hastalarda bu klasik sıradaki renk değişikliği oluşmayabilir. Beyazlaşma parmaklardaki küçük atardamarların ani kapanmasına morarma damarlar kapandığı için oksijenden zengin kanın dokulara ulaşamamasına bağlıdır. Bu sırada parmaklarda hissizleşme ortaya çıkabilir. Damarlar açılıp kan akışı düzelince renk kırmızıya döner. Atak geçtikten sonra parmaklarda karıncalanma hissi olabilir. Atakların uzunluğu birkaç dakikadan birkaç saate kadar değişebilir. Tekrarlayan ataklarla doku beslenmesi bozulduğu için parmak uçlarında ciltte ülser ve gangrenler oluşabilir.

Tedavinin amacı atak sıklığını ve şiddetini azaltmak dolayısı ile kalıcı doku hasarını engellemektir. Bazı basit önlemlerle atak sıklığı ve şiddeti azaltılabilir. En önemli nokta soğuktan korunmaktır. Yalnızca el ve ayakların değil tüm vücudun soğuktan korunması gereklidir. Vücut ısısının büyük oranda kafa derisinden de kaybedildiği için eldiven ve çorapların yanı sıra şapka kullanımı da önemlidir.

Bu hastaların sigaradan uzak durması gereklidir. Çünkü nikotin atakları tetikleyebilir. Stres yönetimi ile ilgili profesyonel yardım alınması faydalı olabilir.

İlaçla tedavide en güvenilir olanlar kalsiyum kanal blokerleridir. Damar duvarındaki düz kasların gevşemesini sağlayarak damarları genişletirler. Damarlarda daralmaya yol açan norepinefrin hormonunun aktivitesine zıt yönde etki gösteren alfa blokerler tedavide kullanılan diğer bir ilaç grubudur. Diğer dama genişletici ilaç grupları da tedavide denenebilmektedir. Parmak uçlarında yaraların oluştuğu ciddi hastalarda damarlarda daralmayı sağlayan sempatik sinir aktivitesini engellemeye yönelik cerrahi yöntemler uygulanabilir.(sempatik sinir blokajı ya da sempatektomi) Primer raynaud hastalığı tedaviye daha iyi yanıt verirken Raynaud sendromunun tedavisi daha güçtür.
Koroner Hastalığın Tedavisi

Aterosklerozun önlenmesi

Sigara içilmemesi ve içilen ortamlarda bulunulmaması, sebze ve meyvelerden zengin, orta derecede protein içeren, lifli, yeterli kalsiyum ve mineral içeren yüksek kalori içermeyen bir beslenme. Şişmanlığın önlenmesi fizik aktivitenin arttırılması. Kan basıncı ve kan lipid değerlerin aralıklı olarak kontrol edilmesi. Oluşabilecek diyabet, yağ metabolizması bozuklukları ve hipertansiyonun önceden saptanması ve tedavisi. Psikolojik ve sosyal durumların olumlu yönde değiştirilmesi Her gün 80-300 mg/gün aspirin alınması , kontrendikasyon olmayan bütün hastalara önerilmelidir.

Myokart infarktüsü geçirmiş post menopozal kadın hastalara hormon replasmanı tedavisinin yapılmaması tavsiye edilmiştir. Buna karşın infarktüs geçirirken hormon replasmanı tedavisi altında olan post menopozal kadınlarda tedaviye devam edilebileceği, kesilmesine gerek olmadığı bildirilmiştir.
Kronik atriyal fibrilasyonu olan, sol ventrikülde trombus gelişmiş olan, aspirin alamayan infarktüs geçirmiş olan, paroksismal atriyal fibrilasyon atakları görülen veya infarktüs sonrası yaygın duvar hareket bozukluğu olan hastalara antikoagülan tedavi başlanması tavsiye edilmektedir.



Anjina Pektoris Tedavisi
Akut Atakların Önlenmesi:
Ortaya çıkaran faktörler saptanmalıdır. Soğuk, hipertansiyon, ritm bozukluğu, ağır egzersiz nedeni olabilir. Değişik ilaçlardan biri yada birkaçı tedaviye eklenebilir.
Aspirin özellikle tıkanma bölgelerinde pıhtı oluşumunu önlemek için verilebilir.
Deri üzerinden, ağızdan sprey şeklinde verilebilen Nitrogliserin arterleri genişletir. Dilaltı nitrat ilk seçenektir ve 1-2 dk. içinde etkisini gösterir. Doz 3-5 dakika ara ile tekrar edilebilir. 3 tablete cevap vermeyen veya 20 dk.’dan uzun süren göğüs ağrıları infarktüs gelişmekte olduğunu gösterir.
Stres anında vücudunuz kalbinize daha çok çalışması için mesaj gönderir. Fiziksel ve duygusal stres anında Beta-blokerler kalbinize giden kimyasal veya hormonal mesajları bloke ederler.
Kalsiyum kanal blokerleri arterlerinizin açık kalmasını ve arter çevresindeki kasları gevşeterek kan basıncınızın düşmesini sağlarlar.
Myokard infarktüsü’nde Tedavi: Hasta yoğun bakımda cihazlarla izlenir, oksijen verilir, laboratuar incelemeleri istenir. Hastanın ağrısı azaltılmaya çalışılır (nitratlar ve morfin), oluşabilecek ritim bozukluklarını önleyici ilaçlar, pıhtıları çözecek ilaçlar, ve aspirin tedaviye eklenir.


Perkutan (deri üzerinden) girişimler ve Cerrahi
İlaçlar tıkanmış bir arteri açamaz, çok ciddi olarak daralmış koroner arterler kalp krizinden korunmak için başka tedavilere ihtiyaç duyulur. İki önemli seçenek vardır: Perkutan girişimler (transkateter girişimler) veya koroner arter bypass cerrahisi.


Dikkatlice seçilmiş hastalarda her iki tedavi de sonuçlar iyidir. Ne kadar darlığın olduğu, kaç arterin tutulduğu, darlığın yeri, ne kadar kalp kası risk altında olduğu ve hastaya ait yaş genel sağlık durumu gibi kişisel faktörler, hangi tedavinin uygulanacağının karar verilmesini sağlar.
Perkutan Koroner Girişimler
Tıkanan damarları açan Anjioplasti , girişimsel kardiologlarca yapılır. Kateter denen ucunda ufak bir balonun olduğu uzun ince bir tüp kullanırlar. Balonu arterin tıkalı bölgesinde şişirerek plağı arter duvarına doğru sıkıştırarak düzleştirirler. Anjioplasti , “Perkutan Transluminal Koroner Anjioplasti” olarak da bilinir (PTCA).
Nasıl yapılır? İnce bir tel (rehber tel) bacaktaki arterden sokulur. Tıkalı koroner artere kadar rehber tel vasıtası ile kateter ilerletlir. Kateter rehber tel üzerinden kaydırılır, balon burada şişirilir. Tedavi sonrası, Tel kateter ve balon buradan çıkarılır. Hastanede kalış ve iyileşme süresi baypasa göre daha kısadır. Fakat yaklaşık %35 hastada tıkanıklığı daha da arttırabilir. Anjioplastiden 6 ay sonra tekrar tıkanma (Restenozis)oluşabilir.
Stent işlemi balon anjioplasti ile birlikte uygulanır. Ağ şeklinde metal bir parça balonun çevrsinde yerleşmiştir balon şişirilince bu tel açılır ve damar duvarına yerleşir. Kateter ve balon çıkarılır stent içeride kalır. Açık tel damarın da açık kalmasını sağlar. Restenosis oranı bu işlemden sonra yaklaşık %15 ila %20 arasındadır. İlaç içeren bazı stentlerle restonosiz oranları düşürülmeye çalışılmaktadır.
Aterektomi balon anjoplasti uygulanamayan hastalar için bir seçenek olabilir. Kateter ucunda yüksek hızlı bir matkap plakların damar duvarından traşlanması için kullanılmaktadır.
Lazer ablasyon: Ucunda fiberoptik veya metal bir probe bulunan kateter ile yapılır. The lazer ile plak yakılarak balonun gireceği bir açıklık yaratılır daha sonra balonla açıklık genişletilir.
Perkutan Transluminal Myokardiyal Revaskülarizasyon (PTMR)
Bölge anestesi ile uyuşturulduktan sonra, bacaktan bir artere kateter sokularak kalbe doğru ilerletilir. Bir lazer kateter ile desteklenir ve laserle kalp kasında ince delikler oluşturulur. Bu delikler vasıtası ile oksijene aç olan kalp bölgelerine kanallar oluşturulmuş olur. Araştırmacılar bu işlemin anjina ağrısını azaltacak yeni damarların oluşmasına neden olacağına inanıyor . PTMR şu an için ilaçlar anjioplasti veya bypass cerrahisi gibi tedavilere cevap vermemiş olan hastalar üzerinde uygulanmaktadır.



Cerrahi
Koroner arter bypass cerrahisi:
Koroner bypass operasyonunun amacı; varsa göğüs ağrısını ortadan kaldırmak ve ileride oluşabilecek bir kalp krizini engellemektir. Bu şekilde hastanın yaşam kalitesinin iyileştirmek ve ömrünü uzatmak amacı ile yapılır "Bypass" kan akımının bir veya daha fazla daralmış damarın çevresinden dolaşmasıdır. Bunu yapmak için , cerrah çoğunlukla bacaktan bir ven çıkarır ( safen ven) veya göğüsün üst kısmındaki bir arteri kullanır. ( internal mammarian arter). Bazen, vücudun başka bir bölgesindeki arter kullanılabilir. Radial arter (ön koldan çıkarılır)Arter greftleri arasında ikinci sıklıkta tercih edilir. Darlığın arkasına kan akımını taşımak için çıkarılan bu yeni damarlara greft denir. Operasyon öncesi hastaya genel anestezi uygulanır. İşlem sırasında göğüs kemiği özel bir cihazla açılır , kalp durdurulur kalp ve akciğerlerin görevi vücut dışında bir makine ile sağlanır. Operasyon sonrasında kalp tekrar çalıştırılır ve hasta makineden ayrılır. Göğüs kemiği özel çelik tellerle dikilerek eski durumuna getirilir .
Çoklu damar hastalığında koroner by-pass planlanmalıdır ve bu operasyonda ölüm gerçekleşme sıklığı %3 civarındadır. İnfarktüs sonrası anjina gelişen bir kişide cerrahi müdahale ertelenmemelidir çünkü bu arada infarktüs ve ani ölüm oluşabilir.
Minimal invaziv koroner arter bypass
Daha az invaziv bir cerrahi teknikdir. Kesi yeri daha küçük ve işlem kalp çalışırken yapılabilir. Bu komplikasyon risklerini de azaltır. İşlem hastanın kendine gelme süresini ve masrafları da azaltacaktır. Bu operasyon yalnızca bu ufak kesi ile bypassın yapılabileceği genellikle kalbin ön inen dalındaki (LAD) darlıklarda , risk ve komplikasyonları düşük hastalarda uygulanabilir.
Transmyokardiyal lazer revaskularizasyon (TMLR)

Bu teknikte kalbin alt bölümlerinde (sol ventrikül) kalbin içinde kan akımını arttıracak ince kanallar yaratmak için lazer kullanılır. Cerrah göğüsün sol tarafında ufak bir kesi yapar. Kalp hala çalışırken,cerrah lazer ile oksijene aç olan kalp kası üzerinde ev sol ventriküle 20 ila 40 arasında ince (bir-millimetre genişliğinde) kanallar açar. Bu kanallar kana yeni bir yön vererek kalp kasına yönlendirir ve anjina ağrısını azaltabilir. TMLR genel olarak açık kalp uygulamaların göre daha az agresif bir işlem olarak değerlendirilir. Yanlızca ufak bir kesi kesi ile yapılmaktadır, ve hastalara genellikle kan nakli gerekli değildir. Ve çalışan kalp üzerinde yapıldığı için cerrah kalp akciğer makinesine ihtiyaç duymaz. İşlem Amerikan FDA tarafından onaylanmış olsa da, TMLR yalnızca diğer tedavilere cevap vermeyen hastalar üzerinde uygulanmaktadır.
Koroner Hastalığın Semptomları

Tipik olarak anjina artmış oksijen ihtiyacile ortaya çıkan kalp kası iskemisi semptomudur. Myokard oksijen ihtiyacını arttıran aktivite veya durumlarda oluşan genellikle göğüs duvarına basınç hissi olarak tanımlanır.
Tüm hastalarda göğüs ağrısı yoktur. Bazısında yalnızca boyun çene kulak kol veya mide üzerinde ağrı olabilir.
Nefes zorluğu halsizlik gibi diğer semptomlar, görülebilir. İlk kez oluşan anjinayı tanımak zor olabilir çünkü bulgular sıklıkla başka hastalıkları andırabilir.( Hazımsızlık ,anksiyete). Ağrısı olmayan yalnızca nefes zorluğu halsizlik bulantı ve kusması terlemesi olan bir hasta olabilir.
Hastanın diğer şikayetlerleri
· Ağrı, genellikle göğüs üzerinde basınç yanma şeklinde tarif edilir., Boyuna omuza çeneye sırta karnın üst bölgesine veya kollara yayılabilir.
· Çarpıntı
· Egzersizle oluşan solunum zorluğu, ağrı veya dinlenme ile geçebilir.
· Sempatik sistem uyarısı ile terleme
· Bulantı
· Azalmış egzersiz toleransı
Şeker hastası olanlar ve yaşlı hastalarda halsizlik solunum zorluğu bulantı gibi.atipik belirtiler daha sık görülür Koroner Kalp Hastalığının Klinik Tipleri
Stabil anjina pektoris
Unstabil anjina pektoris
Asemptomatik KAH (sessiz iskemi)
Akut Myokard infarktüsü (kalp krizi)





Kalp kasının oksijen ihtiyacı koroner arterlerin taşıdığı kandan sağlanır. Ağır egzersizde kalbin ihtiyaçları arttığında bile, kalp kası hücrelerine oksijen gelişi ve denge devam eder. Koroner arterlerin taşıdığı kan miktarını; damarsal faktörler, kana ait faktörler ve dolaşım faktörleri belirler.


Damarsal Faktörler: Aterosklerotik daralma, yan dalların yetersizliği, psikolojik durum, ısı, üst sindirim sistemi hastalığı veya sigaraya bağlı refleks daralma.
Kan Faktörleri: Kansızlık, hipoksi (yetersiz oksijenlenme), polisitemi (kan hücresi yoğunluğu).
Dolaşım Faktörleri: Düzensiz kalp ritmi, kanama ve valsalva manevrasına bağlı kan basıncında düşme, aort darlığı veya yetmezliğine bağlı koroner arterlere yeterli kan gelememesi veya koroner arter spazmına bağlı kalp kasında oksijen alımının azalmasına neden olur.
Koronerlerdeki akımın azalması kalp kasında iskemi ve infarktüse neden olur. Öncelikle myokard (kalp kası) iskemisi ile myokardiyal infarktüs arasındaki ayrım yapılmalıdır. İskemi, dokuya verilen oksijen miktarının dokunun ihiyacından az olması durumudur. Kalp kası iskemik olduğunda, düzgün çalışamaz. Eğer büyük kalp alanları iskemik ise , kalp kasının kasılma ve gevşemesi bozulur. Eğer kan akımı düzelirse , kalp kası iskemisi de geriye dönebilir. Infarktüsde ise yeterli oksijen içeren kan olmadığı için doku geri dönüşümsüz olarak ölmüştür.

Stabil Anjina Pektoris: En sık görülen anjina tipidir.Çoğunlukla aterosklerotik kalp hastalığına bağlı olarak meydana gelir ancak damar spazmı sonrasında da gelişebilir. Teşhis hikayeye dayanır bu nedenle subjektiftir. Anjina sıklıkla egzersizle ortaya çıkar ve dinlenme ile azalır. Yemek, heyecan veya soğuk anjinayı tetikleyebilir. Hasta anjinayı çoğu kez ağrı olarak değil göğüste sıkışma ve basınç hissi, yanma veya hazımsızlık olarak tanımlar. Çoğunlukla göğüs kemiği ortasından başlayan ve sola çoğu kez kola ve omuza yayılan ağrı şeklinde tanımlanır. Anjina kısa sürer ve tamamen geçebilir. 5-15 dakika süren ağrılar vardır. 30 dakikadan fazla süren ağrılar pek olmaz ve unstabil anjina, kalp krizi (Myokard infarktüsü) veya başka bir tanıyı düşündürür. Nitratlı ilaçların alınması sonrasında geçmesi veya hafiflemesi önemli bir özelliktir. Bazı hastalarda soğuk terleme, ölüm korkusu, kusma-bulantı gibi belirtiler bulunabilir.
Tanı sırasında psikojenik göğüs ağrısı, mide fıtığı veya reflü , özafagus (yemek borusu) spazmı, kalp zarı iltihabı (perikardit), safra kesesi ağrısı hastalıklar ayırt edilmelidir.
Tanı: Genellikle stres veya egzersizle ortaya çıkan, nitratlar veya istirahatle düzelen göğüs ağrısı, ağrı veya stres testi esnasında EKG veya sintigrafide iskemi bulgularının saptanması, koroner anjiografide koroner arterlerde önemli daralma veya tıkanıklıkların görülmesi ile teşhis konulur.
Unstable angina. Unstabil anjina acil tedavi gerektiren çok tehlikeli bir durumdur. Myokard infarktüsünün yaklaştığını gösteren bir işarettdir. Stabil anjinadan farklı olarak, belli bir tarzı yoktur. Fiziksel bir aktivite yokken çıkabilir ve dinlenme yada ilaçlarla ortadan kaybolmaz.
Variant (Printzmetal )Anjina: Ortaya çıkaran faktörler yokken oluşan göğüs ağrısı ve EKG bulguları ile karakterize klinik bir sendromdur. Çoğunlukla 50 yaş altındaki kadınlarda sabahın erken saatlerinde uyandıktan hemen sonra oluşması tipiktir. Dinlenirken ortaya çıkar. Sigara tetikleyicidir. Koroner damar spazmına bağlı olduğu düşünülür ve bu nedenle tıbbi tedavide Ca kanal blokerlerine iyi cevap verir.

Sessiz İskemi: Kalbin oksijen gereksinimi ile gelen miktar karşılayamaz ise kalp kası iskemisi ortaya çıkar. İskeminin en sık formlarından biri ise sessiz iskemidir ve çoğunlukla erken tanınamadığı için tedavisi de gecikmektedir. İskemik kalp hastalığını gösteren bulgular olmadığı halde iskeminin objektif bulguları saptanırsa sessiz iskemi den bahsedilir.
Yaşlı kişiler ve diabeti olalarda belitiler gizli olabilir yorgunluk baygınlık veya halsizlik şikayetleri olabilir. Yaşlı kişilerde mental durumlarda farklı olabilir..
Yapılan çalışmalarda erişkin orta yaşlı hastalarda belirti vermeyen koroner arter hastalığı görülme sıklığı %3-4 olarak saptanmıştır. Myokard infarktüsü sonrasında bu hastalarda %25-50’oranında sessiz iskemi gelişmiştir. Sesiz iskemi, daha ağır koroner hastalığı ve daha kötü prognozu gösterir. Ani ölüm riski bu hastalarda iki kat daha fazladır. Özellikle kalp nakillerinde tüm sinirsel yollar kesildiği için daha sonraki dönemde gelişen koroner bozukluklarında sessiz iskemi gelişmektedir. Sessiz iskemili hastalarda da aynı tedavi prensipleri kullanılır. İlaç tedavisinde beta bloker, Kalsiyum kanal blokerleri ve nitratlar kullanılır.
İleri koroner hastalığı ve sol ventrikül bozukluğu bulunan hastalarda cerrahi tedavinin yararı nettir. Özellikle sol ana koroner hastalığı veya sol ventrikül bozukluğu ile birlikte üç damar hastalığı bulunan sessiz iskemilerde cerrahi tedavi yapılmalıdır.

Akut Myokard infarktüsü (kalp krizi): Uzamış iskemi sonrasında gelişen geri dönüşümsüz kalp kası dokusunun nekrozudur (ölümüdür).
Ateroskleroz, doğumsal arter anormallikleri, vaskülit sendromları Koroner arter travma veya anevrizması,koroner emboli (mekanik kapak vb. nedenlerle) ciddi koroner spazm, kan yoğunluk artışı, kalp kası oksijen ihtiyacında artış (aort darlığı )
Klinik: Genellikle belirtisi olmayan kişilerde sıklıkla dinlenirken ani olarak gelişir. Myokard infarktüsü’da ağrı anjinaya benzer ama daha şiddetli yaygın ve 30 dk.dan fazla sürer. Sürekli ve sıkıştırıcı bir özelliktedir. En sık sabah saat 6 ile öğlen arasında görülür. Ağrının yanı sıra terleme, çarpıntı ve bulantı, kusma da görülebilir.
Kardiojenik şokla birlikte olan akut Myokard infarktüsü görülebilir. Bu klinik tabloda ölüm riski %80’dir. Bazı vakalarda operasyon faydalı olursa da hastalardaki ölüm oranı yine de yüksektir.
Başarısız PTCA: PTCA başarısız olursa damarda tıkanma meydana gelebilir ve anjina oluşur, EKG değişiklikleri görülür veya hastayı kardiojenik şoka veya kalp durmasına götüren değişiklikler oluşabilir. Başarısız PTCA sonrasında hastalara acil operasyon uygulanma sıklığı %3-4’dür ve bu müdahalenin ölüm riski %5-6 civarındadır. Operasyon esnasında iyi damarlanma sağlanır ve yeterli kalp kası korunması yapılırsa sonuç daha da iyi olmaktadır.
Tekrarlayan Semptomlar İçin Reoperasyonlar: Aterosklerozun geçici bir durum olmaması ve ilerlemesi nedeni ile koroner bypass operasyonu paliativ bir operasyon olarak bilinmektedir. Operasyon sonrası aspirin kullanarak damarın tıkanma riski ve damarda kalınlaşma riski azaltılsa da , 10 yıl içinde “venöz greftlerin”( safen ven vb) yaklaşık yarısında ateroskleroz a bağlı daralma ve tıkanma görülebilir . Bazen greftler sağlam ve açık olsa da diğer koroner damarlarda yeni gelişmiş olan lezyonlar nedeniyle iskemi tekrarlayabilir. Tekrar operasyonların ölüm riski, temelde teknik faktörlere ve yetersiz yeniden damarlanmaya bağlı olarak, 2-3 kat daha fazladır. Tüm bunlara karşın koroner bypass operasyonları hayat kurtarıcı olmaya devam etmektedir.
Koroner Hastalık Nedir?

Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümler gelişmiş ülkelerde tüm ölümlerin yarısını oluşturmaktadır. Kalp hastalarının da %75’i aterosklerotik koroner arter hastalıklarıdır. ABD’de her sene 600 bin kişi , yarısı ani olmak üzere koroner kalp hastalığından dolayı yaşamını yitirmektedir. Erkeklerde kadınlardan dört kat daha fazla görülmektedir. Menapoz sonrası kadınlarda risk artmaktadır. Koroner arter hastalığına erkeklerde 50-60 yaşlarında , kadınlarda ise 60-70 yaşlarında daha sık rastlanır

Koroner Arterlerin Anatomisi

Kalbi besleyen 2 ana koroner arter vardır. Sağ ve sol ana koroner arterler sol ön inen arter (LAD) sol ventrikülün ön yüzünde seyrederken sirkümfleks (Cx) arter kalbin arkasında seyretmektedir. Koroner Arterler arasında ara bağlantılarda bulunmaktadır . Sağ koroner arter sağ ventrikülü besler. İnsanların %90’ında sağ koroner arter daha ön plandadır. Sol ana koroner arterin kısa olan gövde kısmı ateroskleroza daha fazla eğilimlidir. Sol ana koroner arter hemen sonra iki dala ayrılır: Sol ön inen dal ve sirkumfleks dallar.

Koroner damarlarda kan akımı esas olarak diastol dönemi denilen kalbin gevşeme döneminde olmaktadır. Koroner damarlar da diğer damarlar gibi intima, musküler tabaka ve adventisyadan oluşan üç tabakadan meydana gelmektedir.

Koroner venöz (toplardamar) dönüşün yaklaşık %75’i “koroner sinus” adı verilen bir yapı tarafından sağlanır. Bu damar doğrudan sağ atriuma açılır.

Koroner Arter Hastalıkları Koroner arterlerde meydana gelen daralma ve tıkanıklıklara bağlı olarak bu damarların beslediği kalp kasında kalıcı veya geçici hasar meydana gelebilir.
Günümüzde koroner arterlerde en sık olarak, ateroskleroz ve ardından gelişen iskemik kalp hastalığı görülür. Ateroskleroz en sık olarak sağ koroner arterin Crux denen bölgesinde ikinci sıklıkta LAD’nin merkeze yakın yerlerinde gelişir. Hastalığın üçüncü sıklıkta yerleştiği yer sağ koroner arterin çıkışı ile marginal dalı arasındaki bölümdür. Ateroskleroz tipik olarak birden çok bölgede ve çoğunlukla birden fazla arterde görülür.
Koroner arter hastalığı ve buna bağlı kalp kası beslenme bozukluklarına sebep olan nedenler şunlardır.
1-Ateroskleroz (%99)
2-Arteritler (Sistemik lupus eritematozus, Pan arteritis nodoza, Takayasu .)
3-Embolizm
4-Koroner damarda kalınlaşma (Amiloidoz, radyasyon)
5-Diğer nedenler (spazm, aort diseksiyonu)
6-Doğumsal koroner arter hastalıkları (Arteriovenöz fistüller, koroner arter çıkış anomalileri)
Bazen koroner arter hastalığı klasik risk faktörleri olmadan da ortaya çıkabilir. Araştırmacılar diğer bazı faktörler üzerinde de çalışmaktadır.
§ C-reaktif protein. Karaciğeriniz bir enfeksiyona veya yaralanmaya cevap olarak C-reactive protein (CRP)üretir . CRP aynı zamanda koroner damarın içindeki kas hücrelerince de üretilir. CRP, aterosklerozda merkezi bir rol oynayan inflamasyonun genel bir belirtisidir,
§ Homosistin. Homosistin vücudun dokuları oluşturmak ve devam ettirmek için gerkli olan proteinlerin yapımında kullandığı bir aminoasitdir . Fakat aşırı miktarda homosistin koroner arter hastalığı riskini arttırmaktadır.
§ Fibrinojen. Kan pıhtılaşmasında önemli rol oynayan bir proteindir. Fakat aşırı miktarda trombositlerin kümeleşmesine neden olur, trombositler kanın pıhtılaşmasından sorumlu hücrelerdir. Bu arterler içinde pıhtı oluşumuna ve koroner iskemi ve kalp krizine neden olur. Fibrinojen aynı zamanda ateroskleroza eşlik eden inflamasyonu da tetikleyebilir.
§ Lipoprotein (a). Kolesterol partikülleri spesifik bir proteine yapıştıklarında düşük-dansiteli lipoproteinleri (LDL)oluştururlar. Lipoproteinlerin taşıdığı protein vücudun kan pıhtılarını çözme yeteneğini bozar. Yüksek düzey lipoprotein koroner hastalığı ve kalp krizi le beraber artmış kardiovaskuler hastalıkla ilişkilidir.
Ateroskleroz
Koroner arter hastalıklarının en sık sebebi olarak gözlenen aterosklerozun öncül lezyonları yağ toplanmaları ve fibröz plaklardır. Koroner damarların aterosklerozu ve daralması yıllarca semptom vermeden yavaşça gelişir. Daralma sadece aterosklerotik plağın kitlesine değil aynı zamanda damar duvarına bağlı damarı genişletici fonksiyonların bozulmasından kaynaklanır

Ateroskleroz damar duvarında lipid parçacıkların birikimi ile oluşan ve damarların lümenini (boşluğunu) tıkayarak normal kan akımını engelleyen patolojik bir süreçtir. Yağ birikimleri 3 yaşın altındaki çocuklarda dahi gözlenmiş aterosklerozda görülen en erken bulgudur
Fibröz plak ise aterosklerozun en önemli patolojik lezyonudur ve hastalıkta görülen klinik bulguların da kaynağıdır. Plak damarda %50 ya da daha fazla bir tıkanmaya neden olursa bir direnç oluşur, bir basınç farkı oluşur ve beslenme bozukluğu gelişir. Fibröz plakta daha sonra kireçlenme, pıhtı oluşumu, plak içine kanama ve anevrizma gibi farklı komplikasyonlar gelişebilir.
Kesin ve belirli bir etiyolojisi olmamakla birlikte çeşitli faktörlerin ateroskleroz etiyolojisinde rolü olduğu bilinmektedir. Aterosklerozun sigara , hipertansiyon şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği , hareketsizlik oral kontraseptif kullanımı, alkol , şişmanlık stresli kişilik yapısı gibi geri dönüşümlü veya yaşlanma, erkek cinsiyeti, ailede 55 yaş altında koroner arter hastalığı, gibi geriye dönüşümsüz risk faktörleri vardır . Chlamydia pneumoniae adlı bir bakteri son yıllarda özellikle savunma sistemi baskılanmış hastalarda önemli bir risk faktörü olarak ortaya çıkmıştır.
Kan Homosistein düzeylerinin normalden yüksek olduğu insanlarda erken ateroskleroz olduğu bilinmektedir. İki risk faktörü birlikte olduğu zaman infarktüs riski 4 kat, üç risk faktörü birlikte olduğunda ise 10 kat artar.



Koroner Hastalığın Semptomları



16 Mayıs 2012 Çarşamba

LİMON SUYU VE SARIMSAK MUCİZESİ
BUNU YILDA BİR KEZ MUTLAKA YAPIN(Doktorunuza danışın size uygun mu diye)

Özellikle Rus ...doktorların tavsiye ettiği kalp ve damar hastalıkları reçetesi mucizevi sonuçlar veriyor. Bitkilerle doğal tedavi yöntemine son derece önem veren Rus tıp dünyası, bu formülü yüzlerce yıldır kullanıyor ve son derece başarılı sonuçlar elde ediyor. Limon suyu ve sarımsakla yapılan karışım, damar sertlikleri, damar yağlanması, damar tıkanıklıkları ve tansiyon gibi sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırıyor.

Türkiye'deki bazı doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor.

EVİNİZDE KENDİNİZ YAPABİLİRSİNİZ

- 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış limon suyu

- 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu'da yetiştirilmiş ithal olmayan sarımsaklardan)


- Ağzı sıkı kapanan koyu renkli bir kavanoz (2 litrelik pet şişeler de kullanılabilir)

HAZIRLANIŞI
2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.


25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu hergün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın. Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs. katmayın)


YÜZDE 100 KANITLANMIŞ FAYDALARI


1- Tüm damar iltihaplarını (vasküler) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu

önlüyor.

2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.), vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.


3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.


4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini
yapıyor.

5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin

yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.

6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.

7- Vücudun bağışıklık sistemini son derece mükemmel hale getiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle de damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden engelliyor. Kanser oluşumlarına karşı tüm vücudu koruyor

16 Ocak 2012 Pazartesi

ZEHİRLİ MADDELER
Domuz eti çok yağlıdır Yenildiği takdirde, bu yağ kana geçer Böylece kan, yağ tanecikleriyle dolmuş olur Kandaki bu fazla miktardaki yağ; atar damarların sertleşmesine, tansiyon yükselmesine ve kalp infarktüsüne sebep olur Ayrıca, domuz yağ içerisinde "sutoksin" denilen zehirli maddeler mevcuttur Vücuda giren bu zehirli maddelerin dışarı atılması için, lenf bezlerinin fazla çalışmaları icap eder Bu durum, bilhassa çocuklarda lenf düğümlerinin iltihaplanması ve şişmesi seklinde kendini gösterir Hasta çocugun boğaz bölgesi anormal bir şekilde şişerek, adeta domuza benzer Bu sebeple, bu hastalığa "domuz hastalığı" (skrofuloz) adı verilir Hastalığın ilerlemesi halinde, bütün lenf bezleri cerahatlanarak şişer Ateş yükselir, ağrı başlar ve tehlikeli bir durum ortaya çıkar
FAZLA MİKTARDA KÜKÜRT
Domuz etinde bol miktarda bulunan sümüksü bağ dokusu, kükürt yönünden çok zengindir Bu sayede, vücuda fazla miktarda kükürt alınmış olur Bu fazlalıksa; kıkırdak, kas ve sinirlere oturarak eklemlerde iltihaplanma, kireçlenme ve bel fıtığı gibi çeşitli hastalıklara yol açar Domuz eti devamlı yenirse, vücuttaki sert kıkırdak maddesinin yerini, domuzdan geçen sümüksü bağ dokusu alır Bunun sonucu olarak, kıkırdak yumuşar; vücut ağırlığına tahammül edemeyerek altında ezilir Böylece, eklemlerde bozulmalar meydana gelir Domuz eti yiyenlerin elleri peltelesir, yağ tabakaları teşekkül eder Mesela yiyen kimse sporcuysa; yorgun, tembel ve hareketsiz olur Bazı futbolcular bu sebeple mesleklerinden olmuşlardır

ASIRI BÜYÜME
Domuzda büyüme hormonu da çok fazladır Doğduğu zaman birkaç yüz gram olan domuz yavrusu, altı ayda yüz kiloya (!) erişir Bu kadar süratli gelişme, büyüme hormonunun fazlalığı sebebiyledir Domuz etiyle fazla miktarda alınan büyüme hormonu, vücutta doku şişliklerine ve iltihaplanmalara yol açar Burun, çene, el ve ayak kemiklerinin anormal bir şekilde büyümesine ve vücudun yağlanmasına sebep olur Büyüme hormonunun en etkili yönü, kanserin gelişmesine zemin hazırlamasıdır Nitekim domuz kesim işiyle uğraşanlar, erkek domuzların belli bir yaştan sonra kansere yakalandıklarını ifade ederlerDERİ HASTALIKLARI Domuz etinin ihtiva ettiği histamin ve imtidazol denilen maddeler, deride kaşıntı hissi uyandırır Ekzama, dermatit, nörodermatit gibi iltihabi deri hastalıklarına zemin hazırlar Bu maddeler ayrıca; kan çıbanı, apandisit, safra yolları hastalıkları, toplar ve damar iltihapları gibi hastalıklara yakalanma ihtimalini artırır Bu sebeple doktorlar, kalp hastalarına domuz eti yememelerini tavsiye ederler

BIR HATIRA
Alman hekimi Prof Dr Reckeweg "Domuz Eti ve İnsan Sağlığı" adlı eserinde bir hatırasını şöyle anlatır: "Tedavi maksadıyla bir çiftçi ailesinin biraz sapa yörede bulunan çiftliğine gitmiştim Babada müzmin antroz (dejeneratif eklem hastalığı) ve kalça eklemi iltihabı vardı Ayrıca karaciğerinden de rahatsızdı Annenin bacaklarında varis ve eziyet verici
kaşıntısı olan egzama vardı Ailenin kızları ise, kalp yetmezliği ve romatizmadan rahatsız idi En sağlıklıları görünmesine rağmen oğulları da anjin sonrası kalp yetmezliğinden ve kan çıbanından müşteki idi Evin öbür kızı ise müzmin bronşitten muzdarip idi Oğullarından bir diğeri de, "domuz kıllanması" ve müzmin plörite yakalanmış olup, devamlı tekrar eden fistül ifrazatından rahatsız idi Yukarıda sakinlerinin hastalıklarından uzun uzadıya bahsettiğim çiftlik evinde muayene sırasında garip bir olaya şahit oldum Ailenin arasında iri cüsseli bir domuz hiç istifini bozmadan aşağı doğru sarkan kalın bir ağaç dalına abanarak sırtını kaşıyordu Hastalara "Oradaki domuzu görüyor musunuz?
Onun kaşınmasına ve iltihaplara yol açan maddeleri, etiyle beraber siz de yiyorsunuz İşte bu maddeler, sizdeki hastalıkların yegane sebebidir" dedim Yukarıda kendilerinden bahsettiğim, Kara Ormanlar havalisinde oturan benzeri çiftlik sahiplerinden verdiğim nasihati dinleyenler, domuz eti yemekten vazgeçerek hastalıklarının çoğundan kurtuldular Şimdi o çiftliklerin etrafındaki otlaklarda İslam ülkelerinde olduğu gibi küçük koyun sürüleri yayılıyor"
DOMUZ ETİ VE TRİSİN
Domuz eti ile insana bulaşan tehlikeli hastalıklardan birisi de Trişin [oku: Trischin] hastalığıdır Domuzlar bu hastalığı trişinli fare yemek veya trişinli domuz eti ile beslenmekle alırlar Fakat Trişin domuzlarda ağır bir hastalık yapmazHalbuki insanlarda, çok tehlikeli ve öldürücü bir hastalık meydana getirir Domuz etiyle alınan Trişin kurtçuklar, mide ve bağırsak yoluyla kana geçer Böylece de, bütün vücuda yayılırlar Trişin kurtçukları özellikle çene, dil, boyun, yutak ve göğüs bölgelerindeki kas dokularına yerleşirler Çiğneme, konuşma ve yutma adalelerinde felçler meydana getirirler Yine kan damarlarında tıkanıklığa, menenjit ve beyin iltihabına sebep olurlar Bazı ağır vakalar, ölümle sonuçlanır Bu hastalığın en kötü tarafıysa, kesin bir tedavi şeklinin olmamasıdır Trişin hastalığı, bilhassa Avrupa ülkelerinde yaygındır Sıkı veteriner kontrolleri yapılmasına rağmen, İsveç, İngiltere ve Polonya'da Trisin salgınları görülmektedir Yurdumuzdaysa, yerli Hıristiyanların dışında Trisin hastalığı görülmemiştir

GIDALAR VE İNSAN MİZACI
İnsan ve hayvanlar, yedikleri gıdaların az-çok tesirinde kalırlar Mesela kedi, köpek, aslan gibi et yiyen hayvanların yırtıcı; koyun, keçi, deve gibi ot ile beslenen hayvanlarsa daha uysal ve yumuşak huylu oldukları malumdur Bu durumda, insanlar için de geçerlidir Nebati gıdalarla beslenenlerin, genellikle halim-selim; et ve et ürünleriyle beslenen insanların ise daha sert mizaçlı oldukları tespit edilmiştir Domuz, dişisini kıskanmayan bir hayvandır Domuz eti ile beslenen insanlarda, kıskançlık hissinin zayıfladığı veya dumura uğradığı gözlenmiştir Fransız filozoflarından Savorin de beslenmenin mizaç üzerindeki bu tesirine çok önem vererek, "Bana ne yediğini söyle, senin ne olduğunu haber vereyim" demiştir
Unutkanlık ve çaresi

“...Unuttuğun zaman Allah’ı an...” (18/Kehf, 24)
Günah işlemek (İsyanı [günahı] çok olanın, nisyanı [unutması] çok olur) buyuruluyor Sabah namazı vakti uyumak, dünya için çok üzüntü, dünya ile çok meşgul olmak, tuzlu et yemek, çok sıcak yiyip içmek, çok şaka yapmak, mezarlıkta gülmek, mezar taşlarını okumak, tuvalette abdest almak, çok cünüp durmak, ellerini elbisesine silmek, camiye sol ayakla girmek, avret yerine bakmak, çok aç durmak, hep tok durmak, işlerin dağınık olması, kötü kokulu şeyler yemek, uyuşturucu kullanmak, ekşi elma yemek

Zihni açan ve unutkanlığı gideren şeyler:
Kereviz, kuru üzüm, çörek otu yemek, koyun sütü içmek, başı, gül yağı ile yağlamak, badem yemek, misk ve karanfil kullanmak, kimyon unu koklamak, öd buharını teneffüs etmek, bal yemek
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Hacamat, aklı artırır, hafızayı kuvvetlendirir) [Hakim]
(Hafızayı kuvvetlendirmek için bal yiyin!) [MNasihat]
(Kabak dimağı besler, aklı artırır) [Deylemi, İMünavi]

Unutmamak için günah işlememek gerekir Daima Allahü teâlâyı anmalı, Peygamber efendimiz aleyhisselama salevat-ı şerife getirmelidirHadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Söyleyeceği şeyi unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin!) [İbni Sünni]