24 Ağustos 2011 Çarşamba

ACABA...

Acaba o hep bahsedilen "yalan makinesi" doğru sonuçlar verir mi?
Filmlerde görmeye alıştığımız, insanın yalan söyleyip söylemediğini kalp atışlarından, vücut ısısından, terlemesinden ve bu gibi fizyolojik değişiklikleri izleyerek anlayan yalan makinesi de şehir efsanesi çıktı.
Yapılan araştırmalar, bu tarz fizyolojik değişikliklerin kişiden kişiye değiştiğini gösteriyor. Yani doğruyu söyleyen biri de yalan makinesine oturduğunda heyecanlı olduğu için terleyebilir ve kalp atışları hızlanabi lir.
Bugüne kadar bir çoğumuzun sahip olduğu "insan hafızası video kamera gibi çalışır" düşüncesi gerçek mi? İnsan hafızası önemli olaylan fotoğraf gibi kaydediyor. Fakat aradan uzun yıllar geçtikten sonra olaylar tekrar hatırlandığında hafıza zarar görmüş oluyor. Yani video kamera gibi her şey aynı kalmıyor. Psikologlar hemen hemen insan beyninin "yeniden üreten" değil fakat "yeniden inşa" edici olduğu konusunda hem fikirler.
"Öfkeyi içinde tutmaktansa ifade etmek daha doğrudur"
Araştırmalar gösteriyor ki, öfkeden kurtulmak için bağırmak, duvarı ya da benzer bir şeyi yumruklamak öfkeyi azaltmayıp, aksine arttırıyor. Mesela Amerikan Futbolu gibi sert sporlar oynayan futbolcuların daha öfkeli olduğu tespit edildi. Öfkeyi açığa çıkarmak sadece sonunda sorunun kaynağına doğrudan çözüm getiren zamanlarda etkili oluyor. Onun dışında sizi daha da sinirlendirmekten başka bir işe yaramıyor.
"Düşük seviyede kendine saygı ana psikolojik sorunlardan biridir"
Roy Baumeister ve arkadaşları yaptıkları taramalar sonucunda pek çok araştırmanın bu ifadeyi yanlışladığını buldular. Tespitlere göre kendine az saygısı olan bireylerin insanlar arası ilişkilerinde bu durum önemli bir probleme neden olmuyor. Alkol ve uyuşturucu kullanımıyla da çok az ilgisi bulunuyor. Ayrıca kendine saygının okul performansına olumlu bir şekilde yansıdığını tespit ettiler. Başarılı öğrencilerin kendine olan saygıları artıyor. En önemlisi düşük seviyede kendine saygının depresyonla bir ilgisinin bulunmadığı ortaya çıktı.
"Dolunay, suça eğilimi ve çıldırma vakalarını artırır" yani her dolunay çıktığında insanlar "kurt adamamı" dönüyor? Latincesi "luna" olan ayın dolunay evresine geçmesinin insanlarda çılgınlık yarattığı düşünülür. İngilizce'de çılgınlık ya da delilik anlamına gelen sözcük ise "lunatic" tir; yani, ay kelimesinden türetilmiştir. Konuyla alakalı popüler kültürde yer alan korku filmleri ve kitaplarda insanlarda bu görüşün yer etmesine neden olmuştur. Ancak, gerçekte dolunay ile delilik arasında hiçbir bağlantı yoktur.
"Zıt kutuplar birbirini çeker"

Kişiler arasındaki ilişkiler "uçlar" birbirini çekmiyor. Onlarca araştırma ortaya koyuyor ki, insanlar kendileriyle benzer karakterdeki insanlarla birlikte takılmayı tercih ediyor, kendilerinden farklı eğilimleri olan insanlardan uzak duruyor. Doğru yaklaşım "benzer uçlar, benzer uçları" çeker olmalı.
"Klasik müzik dinlemek zihni açar"
Klasik müzik eserlerini dinlemek zekayı arttırmıyor. Klasik müzik eserlerini dinleyenlerin test sonuçları, hiçbir şey dinlemeyenlere göre daha iyi; ancak herhangi bir uyarıcının olması zaten kişiyi daha başarılı kılıyor.
"Beynimizin sadece % 10'nunu kullanıyoruz" Peki kalan o %90 lık kısım ne yapıyor? Beyinde "sessiz bölge" olarak anılan ve "ortalama bir insan beyninin sadece % 10'nunu kullanıyor" cümlesine gerekçe olan kısım sanıldığı kadar büyük değil. Araştırmalar gösteriyor ki, sessiz kısım son derece küçük. Ayrıca bilim adamları daha önce de konuşma ve duyma duyuları için çok önemli olan bir beyin bölgesine de "sessiz bölge" demişlerdi. Bunun bugün böyle olmadığı biliniyor.

Uygar SALMAN 
Psikolog

0 yorum:

Yorum Gönder