17 Ağustos 2011 Çarşamba





Astım hastalığı günümüzde sıklığı giderek artan ölümlere neden olabilen ve önemini her geçen gün daha da arttıran kronik bir hastalıktır. Her yaşta görülebilir. Hava yollarının daralması ile kendini gösteren akciğerlerin kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Allerjik ve nonallerjik dediğimiz iki tipi vardır. Günümüzde erken tedavi ile hastalık ilerleyişi engellenerek kontrol altına alınabilmekte ve sağlıklı bireylere yakın bir yaşam sürdürebilmektedirler.
Klinik olarak geri dönüşümlü nefes darlığı, öksürük, göğüste tıkanma ve hışıltılı solunum ile karakterize nöbetler şeklinde kendini gösterir. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Hastalığın semptom ve bulguları kişiden kişiye çok değişkenlik gösterdiği gibi aynı hastada farklı zamanlarda da değişkenlik gösterir. Ataklar geceleri sabaha doğru sık görülür ve mevsimsel özellikler gösterebilir. Astım hastalığına allerjik rinit,
egzema, atopik dermatit gibi allerjik hastalıklarda eşlik edebilir. Özellikle atopik kişilerde astım ve allerjik rinit birlikteliği çok sık karşımıza çıkar.Astım tüm Dünyada ve Ülkemizde sık görülen hastalıklar arşındadır ve görülme sıklığı endüstriyel gelişme ile de orantılı olarak giderek artmaktadır. Ülkemizde 4 milyon civarında astım hastası olduğu tahmin edilmektedir(l). Çocukluk yaş grubundan itibaren görüldüğü gibi bazen ileri yaş grubunda da başlayabilir. Genel olarak erken dönemlerde başlayan astım allerjik iken geç dönemde başlayan astım non allerjik tiptedir. Çocuk yaş grubunda astımların %90 ı allerjik tiptedir(2).
     Astımın oluşumu birçok risk faktörüne bağlıdır. Bunlar kişiye ait olanlar ve çevresel faktörler olarak iki gruba ayrılır. Kişiye ait faktörlerin başında genetik yatkınlık(atopi ve havayolu aşırı duyarlılığı) gelmektedir. Astımlı anne yada babanın çocuklarında astım görülme oranı % 20-30 iken, anne ve babası astımlılarda bu oran %60 - 70 gibi değerlere ulaşabilmektedir(3). Bunun yanında obesite ve cinsiyette önemli iskfaktörlerindendir. Çocuk yaş grubunda kızlarda iki kat fazla görülürken 30 lu yaşlarda erkek kadın oranı eşitlenir(4) Ayrıca çocuklarda astım gelişiminde prematüre, düşük doğum ağırlığı, yetersiz anne sütü alımı da risk faktörlerindendir(5).
    Genellikle kişisel faktörler hastalığın gelişmesi üzerine etkili olurken çevresel faktörler semptomların ortaya çıkmasını tetikleyen faktörler olarak karşımıza çıkar. Bunlar arasında başta allerj enler olmak üzere enfeksiyonlar, sigara dumanı maruziyeti, mesleksel ajanlar, hava kirliliği ve besinler sayılabilir. Allerj enler olarak ev içinde en sık olarak ev tozu akarları, evde bulunan kedi, köpek, kuş, fare, haşerat gibi canlıların salgıları, ekstreleri, tüyleri ve mantarlardır. Dış ortamda ise mevsimsel astımın nedeni olan ağaç, çayır ve ot polenleri sayılabilir. Mesleksel astıma neden olan izosiyanat, tahıl tozları, ahşap tozları, boya maddeleri, endüstriyel  kimyasallar, bitki ve hayvan kökenli biyolojik ürünler diğer bir grup allerj enlerdir. İlaçlarda başta aspirin ve nonsteroid anti enflamatuar analjezik ilaçlar olmak üzere astımı tetikleyen faktörler olarak karşımıza çıkabilir.
 


Ayrıca fiziksel uyaranlar,soğuk hava, egzersiz ve emosyonel nedenler de tetikleyici faktörler olarak önemli oranda krizleri başlatabilir.Astım günümüzde kesin tedavisi olmamakla beraber tedavi ile hasta kontrol
altına alınarak yaşam kalitesi yükseltilebilir ve normal bir yaşam sürdürebilir. Bunu sağlamak için öncelikle
hasta eğitimi, hasta-hekimişbirliğinin oluşturulması, risk faktörlerine maruziyetin ortadan kaldırılmaya çalışılması ve iyi bir tedavi programının uygulanması ve takibi gerekir. Hastaların çoğunda uygun tedavi ile hasta kontrolü sağlanabilir. Kullanılan ilaçlar daha çok solunum yolu ile alınan inhaler formlar şeklinde olup sistemik dolaşıma daha az geçtikleri için yan etkileri daha az görülür. Kontrolün sürekli olabilmesi için hasta düzenli olarak izlenmeli tedavisi ihmal edilmemelidir.

0 yorum:

Yorum Gönder